1970 yılının Eylül ayında, dünyanın merkezi olma şerefi için yarışan iki mekân vardı: Londra’daki Piccadilly Circus ve Amsterdam’daki Dam Meydanı... 1970 yılının Eylül ayında uçak biletleri ateş pahası olduğundan uçakla seyahat ancak elit kesim için mümkündü. Gençlerden oluşan muazzam bir kitle için..
Politik bir roman, Utanç. İktidar çılgınlığına kapılmış politikacılar, olgunlaşmamış gördükleri toplumun vasiliğine kendilerini atayan hırslı, dini bütün generaller, tepkisiz kalabalıklar, elbirliğiyle demokrasisi delik deşik edilen bir ülke... Müthiş bir ironi ve derin bir hüzünle anlatıyor Rushdie..
Bir ölünün gülümseyisi gibiydi incecik yüzünde açilmaya çalisan sey. Bir taslasmanin ifadesiydi sanki. Geri dönülmezlik tasiyordu, bu nedenle çabuk söndü, ince yüz içine çekilerek donuklasti. Sabit bakiyordu, gözleri mih gibi suratima çakili. Kaçinacak bir sey yoktu. Ama yine de uçurum görmüs birini..
Türkiye, Batı'dan esen rüzgârların etkisinde kitlesel bir “meşhurluk” hevesine hanidir kapılmış görünmekte. Andy Warhol'un, “Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak,” sözünün geçerlik kazandığı günlerin içinde gibiyiz.Var olmanın yolunun düşünmekten değil “görünmek”ten geçtiği sanısının yaygınl..
Yanılmıştın Zaten hep yanılırdın. O günden bugüne geçen yıllar boyunca tüm arzularımda yanıldın. Ömrüm boyunca sadece bir şeylere inanmak ve bağlanmak istedim dostum. Derinlemesine düşünmeden Uzun uzadıya değil kestirmeden Her beğenir gibi olduğu şeye ‘süper’ diyen beyaz yakalı gibi üstünkörü Derinl..
Elestirmen Leah Hager Cohen söyle diyor: öykülerini okurken, ‘Munro benim aklimdan geçenleri nasil bilebilir?’ diye düsünüyorum. Aslinda Munro’nun yaptigi, büyük bir alçakgönüllülükle bir duyguyu paylasmak, sizi bir baska dünyaya çekmek, bir baskasinin ritmiyle size soluk aldirmak, bir baskasinin gö..
Güzel Yaz, çagdas Italyan Edebiyatinin en önemli adlarindan Cesare Pavese'nin 42 yasindayken 1950 yilinda bir otel odasinda intihar etmeden önce tek baslik altinda topladigi üç romandan biri. Ayni kitapta yer alan Tepelerdeki Seytan ve Yalniz Kadinlar Arasinda ile birlikte ilk kez 1949 yilinda toplu..
Mavi, bir özel dedektif. Müşterisi Beyaz için Turuncu Cadde'de oturan Siyah'ı izleyip hakkında ayrıntılı rapor yazmaya çalışıyor. İnsanların sadece renklerle var olduğu, kimin gerçek, kimin hayal ürünü ya da hayalet olduğu anlaşılmayan bir ortamda gerilim yaratan olaylar sonunda Mavi, neredeyse Siya..
İnsanın sadece kentte değil kendi içinde de kaybolduğu, sonu gelmez bir dolambaca benzeyen New York sokaklarında takma adının maskesinden dışarı çIkmayan bir polisiye romanlar yazarı. Gece gelen gizemli telefonlar. Sonunda telefonda, Beni öldürecekler. Beni korumanızı istiyorum, diyen bir ses. Korun..
Ne büyük acılar ne de büyük sevinçler öldürür insanları; bu yüzden bu acı ve sevinçler, küçük küçük değersiz şeylerden oluşmuş muazzam bir sisle sarılı gözükürler. Evet, işte hayat dediğin; bir sis olup olacağı! Hayat bir sistir. Şair García Lorca’nın, yurttaşı Miguel de Unamuno’yu “ilk İspanyol” di..
Kumrunun Gördügü adli kitabiyla 2011 Sait Faik Hikâye Armagani’ni kazanan Ahmet Büke, genç öykücüler arasinda farkli bir konuma sahip. Iyi tanidigi insanlari, mahalle arasinda olup biten günlük olaylari yaziyor. Bu çevrelerin dilini, argosunu ustaca kullaniyor. Bunun yaninda, özgün, sira disi bir öy..
Roman yazari aslinda kimdir? Stefan Zweig, Üç Usta’da bu soruya cevap ariyor ve yarattiklari unutulmaz figürler evreniyle epik dünyalar kuran üç edebiyat dehasinin eserlerinde dolastiriyor bizi. Zweig’in “Dünyanin Mimarlari” adini verdigi dizinin ilk kitabi olan Üç Usta, bireyin hayata tutunma çaba..
Tanınmış psikiyatr ve yazar Engin Geçtan’ın meslektaşı, öğrencisi ve dostu Timuçin Oral’la birlikte hazırlayıp sunduğu Dünya Hali’nin dinleyicisiyle buluşmasının üzerinden 20 yıl geçti. Engin Geçtan’ın Punta Arenas’tan Kuzey buzullarına, Patagonya’nın sonsuzluğundan Copacabana Plajı'nın dalga sesler..
Ahmet Büke'nin öykülerinde aci ve ironi bir arada; bu yalin öyküler, sasirticiligini da, sarsiciligini da ülkemizin tükenmek bilmez aci ve ironi kaynagindan topluyor. Böylece bir dil saganagi çikiyor ortaya: yoksulun dili, ötekinin dili, zalimin dili ve umut edenin dili hep bir agizdan öykü söylüyor..
Ölü Canlar, Bir Delinin Güncesi, Palto ve Müfettiş, “Rus edebiyatının büyük ustası” olarak kabul edilen Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün başyapıtlarındandır; ama Taras Bulba’nın yeri çok farklı ve özeldir.Güçlü ve yiğit Taras Bulba önderliğindeki Kazakların Polonyalılara isyanını ve Taras Bulba’nın iki o..
“İvan Grigoryeviç, şafak sökerken kuşetli vagonun kanepesinde uyandı, tekerleklerin gürültüsüne kulak kabarttı, gözlerini araladı, pencerenin ardındaki şafak vaktinin alacakaranlığına bakmaya başladı...Hapisliğinin yirmi dokuz yılı boyunca düşlerinde birkaç kez çocukluğunu görmüştü. Bir keresinde kü..
Evet, hiç degilseben ölüncebir fener olsam;tek basima geceleri,uykulardayken dünya,gökte ayla senli benlisohbete dalsam.Wolfgang Borchert, II. Dünya Savasi yillarinda savasin bütün acilarini tatti, yaralandi, hastaliklara yakalandi, savas karsiti görüslerinden ötürü hapis yatti. Henüz 26 yasindayken..
Gülünün Soldugu Aksam'i okuyanlar ve unutamayanlar, o kitabi besleyen tutukevi kosullarinin , yazgilarin, acilarin bir anlamda daha derinlerine inecekler Defterimde Kus Sesleri'ni okurken. Erdal Öz bir kusagi etkileyen, yikan olaylarin içinde yasayarak ilk elden tanigi oldu. 70'li yillarda iki kez t..
Balzac’ın dehasının doruğundayken kaleme aldığı Goriot Baba, aşk, nefret, iktidar hırsı, sınırsız ihtiras gibi saplantılı duyguların romanıdır aslında. Yaşlı Goriot, Paris’te tutunmaya kararlı genç Rastignac ve şeytani Vautrin’in hikâyesini anlatır. Bir babanın, kızları için bulunduğu özverilerin de..
“Türkiye’den geliyorum,” dedi üstada adam. “Bu yolculuğu size bir tek soru sormak için yaptım.”Yaşlı adam ona şaşkınlıkla baktı:“Çok güzel. Bana tek bir soru sorabilirsiniz.”“Size soracağım soruyu açık seçik sormalıyım. Sorumu Türkçe sorabilir miyim?”“Sorabilirsiniz,” diye yanıtladı bilge. “Tek soru..
İyi Hikâye Nobel Ödüllü yazar J.M. Coetzee ile klinik psikolog Arabella Kurtz arasında geçen, psikoterapi ve hikâye anlatma sanatı üzerine büyüleyici bir diyalog. Coetzee ve Kurtz, psikanalitik kuramları ve terapi yöntemlerini edebiyat eserleriyle yan yana getirerek psikoterapiyi, psikoterapideki ge..
Jane Austen’ın daha önce Aşk ve Gurur adıyla yayımladığımız Gurur ve Önyargı romanı edebiyat tarihinin ilk büyük kült eseri olarak kabul edilir. İlk kez 1813’te yayımlanan ve iki yüzyılı aşkın süredir en çok okunan romanlardan biri olarak kalmayı başaran Gurur ve Önyargı aynı zamanda yazıldığı dönem..
İlk çocuğu olan Horacio, bu aralık ayının başlarında dünyaya gelmişti. Çok güzel ve sağlıklı bir bebekti ama açıklanamaz bir şekilde kapkaraydı. Kömür gibi kapkara… kaderine damgasını vuran ay gibi kapkara… İçinde doğduğu bu kara Noel gibi kapkara… Çocuğun doğmasıyla María’nın tüm hayatı altüst olmu..
Elimin değdiği, bir zamanlar elinin değdiği her belge “Eski Sokak”a götürüyor beni. Kömür faturaları, doğup büyüdüğüm ahşap evin oturma odasına, üzerinde eski bir çaydanlığın fokurdadığı sobaya, yanan odun kömürün çıtırtılarını dinleyerek uykuya dalışlarıma; Pencere oyununun taslakları, hep aynı pen..
Jane Austen’ın ilk romanı Akıl ve Tutku yayımlanmasının hemen ardından büyük bir başarı yakalar. Dashwood kız kardeşlerin yetişkinliğe adım attığı yılları ve bu yılların duygusal çalkantılarını konu alan roman, yazarın kendi kız kardeşi Cassandra’yla ilişkisinden de izler taşır. Beyazperdeye defalar..
“Gerçekten, toprağın içine falan gömülüp dinlenemez mi insan? Elli bin yıl sonra kalktığında, kendi dertleri de toplumun sorunları da tümden çözülmüş olabilir, cennete dönüşmüş bir dünyaya uyanabilir.” Günden güne yaşlanan Shingo’nun hafızası onu yüzüstü bırakmaktadır. Öyle ki, geceleri dağdan gelen..
Peru’nun Lima kentinde geçen bu romanın “yüzey”deki konusu üvey anne, baba ve delikanlı arasında yaşanan garip ilişkiler; derindeki ise toplumun kimi kurumlarına, katmanlarına ve düşünce kalıplarına yönelik eleştiri ve başkaldırı. Bir sigorta şirketinde üst düzey yönetici olarak çalışan varlıklı Don..
Ah zavallı insan! Dağları yerinden oynatabilirsin, mucizeler yaratabilirsin ama bunun yerine gidip gübrenin, tembelliğin ve inançsızlığın içine batıyorsun! İçinde Tanrı var, Tanrı taşıyorsun da bilmiyorsun ki. Bunu ancak ölürken öğreniyorsun ama artık çok geç oluyor.1940’lar. İkinci Dünya Savaşı yen..
Geliyor Göklerden Eros okuyucuyu, şiir denen mucizenin derin köklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Karadeniz kıyılarından Ege’ye, Midilli’den Çukurova’ya, Akdeniz kıyılarından Kıbrıs’a uzanan bir coğrafyada şiir yazmış nice ozanın dizelerinde, Anadolu Antikçağı’nda boy atmış büyük bir şiir ge¬len..
Roman ve denemeleriyle olduğu kadar Zola, Maupassant, Renan ve France gibi yazarlara savurduğu sert eleştiriler ve ayrıksı görüşleriyle de tanınan Léon Bloy, edebiyatı yozlaştırdığı düşünülen, dönemin popüler eğilimi dekadan akımının temsilcisidir. Çağdaşlarıyla büyük fikir uyuşmazlıkları yaşayan ya..
Efendiler, geçen yıl sırasında dış siyasetimiz barış ve sakinlik vadisinde sürekli ilerleme göstermiştir. Felaketli senelerin son izleri olan askerî işgaller tamamen son buldu. Vatanın fiilen tamlığını vücuda getiren bu olaylar, milletin tarihinde daima mecburiyetiyle fakat özgüven ve iftiharıyla ya..
O sıralar Kristiania’da, gelip geçende izler bırakan bu ilginç kentte, başıboş dolanıyor ve açlık çekiyordum... Adı yahut geçmişi olmayan, içler acısı bir odada yaşayan, geçimini sağlamak için gazetelere yazılar yazan genç ve idealist bir adam, arta kalan zamanında başkenti adımlamakta ve çoğunlukla..
Umut etmek ilginç bir şey, evet çok tuhaf bir şey. İnsan bir sabah bir yola çıkabilir, o yolda sevdiği biriyle karşılaşmayı umut edebilir. Peki onunla karşılaşır mı? Hayır. Norveç’in en kuzeyinde, uçsuz bucaksız bir ormanın kıyısında, derme çatma bir kulübe kiralayıp burada sadık köpeği Ezop’la dinl..
Ve aşk dünyanın başlangıcı, hükümdarı oldu, ancak aşkın yolları çiçek ve kanla, kan ve çiçekle kaplıdır. 19. yüzyılın sonları. Norveç’in taşrasındaki bir sahil köyünde, değirmencinin oğlu Johannes şair olma hayalleri kurmaktadır. İlhamını ise “sarayın efendisi”nin kızı Victoria’dan alır: Bu genç kad..
Üniversite yurdunun tuvaletinde, aynı anda hem bir hayat hem de bir ölüm doğurmuştum. İlk defa kendimi nesillerin içinden geçtiği bir kadınlar zincirinin parçası hissettim. Sene 1963, Rouen. Fransa’da kürtaj hâlâ yasadışı, telaffuz bile edilemeyen bir kelimedir; dilde dahi yeri yoktur. Ernaux o sıra..
Artık sesini duymayacağım. Olduğum kadını, bir zamanlar olduğum çocukla bir araya getiren onun sesi, sözleri, elleri, tavırları gülüşü ve yürüyüşüydü. Geldiğim dünyayla aramdaki son bağ da koptu. Ernaux, hafızasını, zihinsel ve fiziksel bütünlüğünü yok eden bir hastalık yüzünden yitirilen annenin ar..