Tıpkı bir önceki eserim Üç Usta'da olduğu gibi, bu eser de hayal gücü kuvvetli üç yazarın düşünsel kardeşliklerini, bu önemli birliği gereksiz somutluktan uzak ya da mecazi bir benzetimin ötesine geçmeden sunuyor. Ben, manevi dünyaları sınırlayacak katı formüller aramıyor, bilakis ruhsal dünyada olu..
... Şehri, Osmanlı'nın en büyük ve en güzel şehirlerinden biridir. Ben nice zamandır bu şehirde; şehrin ortasında bulunan bir mahallede, oturuyordum. Hükümet Konağıyla evim arasındaki yollarda, görüntüsüyle dikkat çeken pek çok şey vardı; köhne evler, her biribirer sefalet ve yoksulluk yuvası olan b..
Sofranın etrafında yedi kişiydiler.Birgün, Mir'at-ı Şuûn gazetesinin imtiyaz sahibi Hüseyin Baha Efendi, matbaaya çehresinde bir başka sevinç parıldayarak girdiği zaman dört nüshadan beri devam eden Dâhilî Sanatlar makalesinin altına, son kelimesini iri bir yazı şeklinde karalamakla meşgul olan başm..
Seçilmiş ve sevilen, kendi gününün şafağı El-Mustafa, on iki yıl Orphalese şehrinde gemisini bekledi. Gemi ona geri dönecek ve kendisini doğduğu adaya geri götürecekti. On ikinci yılda, eylülün yedinci gününde, hasatın olduğu ay, kent surlarının dışındaki tepeye tırmandı ve denize doğru baktı… Ve si..
Bu, Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'nin 1816 yılı Eylül'ünde açtığı sergide ki bir tablonun ismiydi. Akademi azasından kıymetli ve gayretli C. Kolbe'nin eseri olan resim, herkesi öyle bir sihirle kendine bağlıyordu ki, önü hemen hemen hiç boş kalmıyordu. Zengin, muhteşem elbiseler giymiş bir Venedik..
Pelerinli, bastonlu ve yüzünde acı maskesi olan bu adamla kavşakta karşılaştım. Birbirimizle tanıştık, ben ona “Evime gel ve misafirim ol.” dedim. Geldi. Karım ve çocuklarım bizi eşikte karşıladı, adam onlara gülümsedi ve onlar da adamın gelişine memnun oldular.Ürün Adı: GezginÜrün Kodu: 97860506683..
Gregor Samsa bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyanırken, yatakta çok ürkütücü bir verminous böceğine dönüştüğünü fark etti. Zırh sertliğindeki sırtına yaslandı ve başını biraz yukarı kaldırınca kahverengi, kavisli ve sert karnının yay benzeri bölümlere ayrıldığını gördü. Bu yükseklikten bakıldığında, ..
“Sabaha dek uyumadığı o pek de seyrek rastlanmayan durumların haricinde daima geç kalkan Bay Sherlock Holmes, kahvaltı masasında oturuyordu. Bense şöminenin önündeki kilimin üzerinde dikilmiş, elimde dün geceki misafirimizin unuttuğu bastonu tutuyordum. Kaliteli, sağlam bir ağaçtan yapılmış, ampule ..
“Bana öyle geliyor ki...” dediğim anda Sherlock Holmes, “Bunu yapmalıyım,” diyerek sözümü ağzıma tıkadı.Holmes'un genel tavrıydı bu, yine de sözümün bu şekilde kesilmesinden rahatsız oldum.“Biliyor musun Holmes, bazen çok kabalaşıyorsun,” dedim kırgın bir sesle. Ama öylesine dalgındı ki, benim sitem..
Sherlock Holmes ona sadece “O kadın” diyor, onun hakkında başka da bir ifade kullanmıyordu. Holmes'e göre, kadınlığını her yönüyle kullanan tam bir kadındı. Irene Adler, Holmes'un ‘O kadın' dediği kadındı ve Holmes ona karşı sevgi gibi bir duygu beslemiyordu.Böyle bir duygu, Holmes'un soğuk, herkesi..
Gördüklerim sinir bozucuydu. Sherlock Holmes, şöminenin rafının köşesinden şişesini ve küçük bavulundan deri altı şırıngasını aldı. Uzun, beyaz, asabi parmaklarıyla ince iğneyi yerine taktı ve sol kolunu didikledi. Kısa bir süre boyunca gözleri, düşünceli bir şekilde, her tarafı iğne izleriyle nokta..
1878 yılında Londra Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldum ve ordu cerrahlarına şart koşulan kurstan geçmek için Netley'e gittim. Kursu tamamlayınca, vakit kaybetmeden Nort-humberland 5. Piyade Alayı'na atandım. Alay o zamanlar Hindistan'a konuşlandırılmıştı ve daha ben katılamadan Afgan savaşı..
“Evleneli henüz birkaç ay olmuştu. Sıcak bir yaz akşamında şöminemin başında oturup günün son piposunun eşliğinde bir roman okumaya çalışıyordum. Çok yorucu bir gün geçirmiştim ve uyumamak için kendimi zor tutuyordum. Karım üst kata çıkmıştı bile. Hol kapısının kilitlendiğini duyduğumda hizmetçileri..
“Burada bazı gazeteler var,” dedi dostum Sherlock Holmes, bir kış akşamı birlikte ateşin başında oturmuş konuşurken. “Sanırım ilgini çeker Watson. Bu sıra dışı Gloria Scott vakasıyla ilgili bazı belgelerden bahsediyor. Sulh Hâkimi Trevor'ın okuyunca dehşete kapıldığı bir mesajı yayımlamışlar.”Çekmec..
Evliliğimi takip eden temmuz ayı, üç ilginç olayın gerçekleşmesiyle akıllardan silinmeyecek bir hâl aldı. Bu dönem, Sherlock Holmes'la beraber olma ve metotlarını inceleme fırsatı bulduğum bir zamana denk geliyordu. Meydana gelen bu olayları, ‘İkinci Leke', ‘Kayıp Antlaşma' ve ‘Yorgun Kaptan' başlık..
Evsiz bir göçebe olan Kleist'ın Almanya'da ayağını basmadığı yer kalmamıştı ve gezdiği şehirlerden hiçbirinde ikamet etmedi. Neredeyse hiç durmadan yer değiştiriyordu. Berlin'den Dresden'e gitti, Erzgebirge'ye, Bayreuth'a Chemnitz'e; sonra tekrar Würzburg'a geçti; sonrasında Napolyon seferlerinin ta..
Manor Çiftliği’nin sahibi Bay Jones, her gece yaptığı gibi kümesin kapısını kapatmış, fakat çok sarhoş olduğu için tavukların girip çıktığı delikleri örtmeyi unutmuştu. Elindeki fenerin ışığı iki yana doğru sallanırken avluda sendeleyerek yürüdü, çizmelerini çıkarıp arka kapıya doğru fırlattı. Kiler..
Aydınlık, soğuk bir nisan günüydü ve saat öğlen bire geliyordu. Buz gibi esen rüzgârdan korunmak için çenesini göğsüne kadar indirmiş olan Winston Smith, Zafer Konakları’nın cam kapılarından hızlıca geçmesine rağmen bir toz bulutunun kendisinden önce girmesini engelleyecek çabuklukta değildi. Binanı..
On dokuzuncu yüzyılın başlarında, gençlik değerli görünmüyordu. Yeni ve ateşli bir nesil yükselmişti. Gelenekleri yerle bir olmuş Avrupa'da, cesur ve gayretle, dört bir yandan daha önce benzeri görülmemiş bir özgürlüğün şafağına doğru yürüyorlardı. Devrimin borazanları onu uyandırmıştı ve baharda ne..
Gece yarısı New York'tan Buenos Aires'e hareket etmeye hazırlanan büyük yolcu gemisine son saatin olağan hareketliliği hâkimdi. Soğukkanlılıkla güvertede gösterisini sergileyen orkestranın yanı sıra, karada arkadaşlarını yolcu etmek için biriken kalabalığın itişip kakışması, bekleme salonlarında bir..
Birbirinden soylu iki ev halkı,Bu güzel Verona'da açıyoruz sahnemizi,Eski bir nefretten gelen kin,Vatandaşların kanı vatandaşların elini kirletir.Ölümüne düşman bu iki ailenin yavruları olarakBedbaht bir çift aşık doğarAcınası talihsizlikleriyleBüyüklerinin arbedelerini gömer toprağa.Ölümleriyle müh..
“On beşinci yüzyılda sık sık görüldüğü üzere şehre abartılı elbiseleriyle, büyük bir elçilik heyeti de gelmiş değildi. Son elçilik heyeti geleli iki gün oluyordu. Bu heyet, kralın büyük oğluyla Marguerite de Flandre'nin evlenme işini karara bağlayacaktı. Hatta Bourbon Kardinalinin de, sırf kralın ho..
— J'aime.— Tu aimes.— Il aime.— Et mon frére vous aime.Talebesi Nezahet Hanım'ın tekil üçüncü şahsı, böyle ilaveli olarak hem de tümleç ile çekmesi Matmazel Anjel'e garip gelmesinden çok kendisini memnun etti. Bu memnuniyeti talebesinin öyle bir asit bir çekimde zamir yerine bir isim kullanmak, una ..
“Bana sor sevgili okuyucu, Sana ben söyleyeyim,Ne hüviyyette şu karşında duran şiirlerim:Bir yığın söz ki, samîmiyettir ancak hüneri;Ne sanat bilirim, çünkü, ne sanatkârım.Şiir için “gözyaşı” derler; onu bilmem, yalnız,Aczimin gözyaşlarıdır bence bütün eserlerim!Ağlarım, ağlatamam; hissederim, diyem..
Mutlu Prens'in heykeli şehrin en görkemli tepesine dikilmişti. Tepeden tırnağa saf altınla kaplı olan bu muhteşem heykelin, parlak ve safirden yapılmış, ince varaklarla yaldızlanmış, ortasına kocaman bir yakut yerleştirilmiş muhteşem bir kılıcı vardı.Herkes şehirdeki bu heykelin ne kadar büyüleyici ..
Sorin'in çiftliğinde bahçenin bir kısmı. İki tarafı ağaçlı geniş bir yol gerideki göle doğru uzanır. Bir amatör tiyatro gösterisi için yapıldığı belli derme çatma bir sahne, gölün görünmesine engel olmaktadır. Sahnenin sağında, solunda fundalıklar. Birkaç iskemle ve küçük masa.Güneş biraz önce batmı..
Açıklık bir yer.Gök gürler, şimşek çakar. Üç cadı sahneye girer.Birinci cadı:“Üçümüz bir daha ne vakit buluşalım? Göklergürler, şimşekler çakarken mi? Yoksa yağmurlaryağarken mi?”İkinci cadı:“Karışıklık sona erdiği vakit, çarpışma kaybedildi-ği ya da kazanıldığı vakit.”Üçüncü cadı:“Bu iş, gün batmad..
Kazasız belasız fakat benim için pek yorucu olan bir deniz yolculuğundan sonra nihayet limana geldik. Sandal karaya yanaşır yanaşmaz ufak tefek eşyamı bizzat yüklendim ve kaynaşan halkı yararak, önünde bir tabela asılı duran ve karşıma ilk çıkan mütevazı bir binaya girdim. Bir oda istedim. Otelin hi..
Vapur Doğu Akdeniz limanlarından birine yaklaştığı zaman ortalık kararmaya başlamıştı. Güneşin biraz evvel battığı, denizle bulutların birbirine karıştığı yerde katmer katmer turuncu yığınlar, bunun karşısında, Torosların üzerinde ise, karlı tepeleri saran al al tüller vardı. Vapur kısa, kaim bir şe..
Ne dersiniz? Baharın saadetli günleri, birbiri ardı sıra gelen yağmurlarla doğal tazeliğini kaybetmiş, sümbülleri perişan, ruhları solgun, ağlamış güzel bir bakireyi andırırdı. Her sabah gül dalında şebnem arayışıyla gizli manalar peşindeki şairlerimiz galiba erkenden sicim gibi düşen yağmura tutula..
1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydının Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkiyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler.Kaza kaymakamı Salahattin Bey, Müddeiumumi ile doktoru yanına alarak ertesi günü tahkikata bizzat gitti. Candarma kumandanı izinli olduğu için yanlarında bir..
Bedriye hanım, bahçe üzerindeki küçükodanın penceresinden bitişik komşunun tahtakaplamasına yumruğuyla heyecanlı heyecanlıvurarak haykırıyordu:— Kardeşim Emine, nerdesin? Pencereyegel, bak, sana ne söyleyeceğim!Bir cevap alamayınca kendi kendine:— Aman bu karı da ne miskindir! Kıyametlerkopsa o kuyt..
İki haftalık bir ayrılığın ardından döndüm nihayet. Bizimkiler iki günden beri Roulettenburg'daydılar. Beni sabırsızlık içinde beklediklerini sanıyordum; yanılmışım!.. General bana soğuk bir ilgisizlikle baktıktan ve bir iki söz söyleme lütfunda bulunduktan sonra kız kardeşine gönderdi hemen. Bir ye..
Düşenlerin çevre, tabii düşmanıdır. Herkesi ancak ikbal devrinde görün!“Neleri bilmediğini bilen çoktur. Güçlük, neleri hiçbir zaman bilemeyeceğini bilmektir.“Cahil halkın her kusurundan toplumu üst tabakası sorumludur!Ürün Adı: Tiryaki SözleriÜrün Kodu: 9786257818377Yazar: Cenap ŞehabettinBasım Yıl..
Hayatta öyle dertler vardır ki, yalnızlık halinde ruhu cüzzam gibi sarar ve kemiriverirler. Bunlar öyle başkasına anlatılacak türden dertler değil. Çünkü genellikle herkes bu inanılmaz dertleri ender ve acayip olgular olarak görür. Eğer biri çıkıp da bu dertleri söyler veya yazarsa, insanlar, kendi ..