Bir anti-Bildung, yani büyümeme-büyüyememe romanidir Refakatçi. Büyüyememenin de bir tarihçesi vardir elbet: Narin, kirilgan, soluk benizli, tüy gibi hafif çocuklarin, birinin kucaginda ya da kollarinda tasindiklari vakit agirliklari bile olmayan, roman boyunca da cüsseleri giderek küçülen çocuklari..
Kent kocamis bir mandaGibi duygusuzIri gövdesiyleUzanirken isikli bir çamur gölüneApansiz açiliyor yurdumun tarihindenKoyu bir cinayet sayfasiIrin gibi akiyor zamanin penceresindenSokaklara yapraklar ürperiyorVe kipkizil kesiliyor yildizlar utançtanArtik kendi dalina küskün Bir agaç gibi hayat sanki..
"Bir sali sabahi uyandim. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdigim kadinin bir cinayet isledigini yaziyordu. Bunu hiç beklemiyordum.Beynimden vurulmusa döndüm. Iç dengelerim siddetle sarsildi.Oysa gerçegi biliyordum ama bana kimse tek bir sey sormamisti.Onu mahkûm etmislerdi! Kapi çalindi.Iki asker b..
Belki sevgili, belki arkadas, belki de kardestiler...Ama, eski bir yazin sevincini böyle yürekten özlemelerine bakilirsa, onlar ancak has çocukluk arkadasi olmaliydilar.Eski bir yazi hâlâ tutkuyla özlemek, yalnizca çocukluk arkadaslarinin ayricaligidir.Eski âsiklar, geçmisteki yazlari hüzünlü bir öz..
Günes Yiyen Çingene, Türk öykü sanatina zengin düsgücü, dinamik ve sasirtici üslubuyla yepyeni bir renk katan Buket Uzuner'in dokuz öyküsünden olusuyor.'Genç, modern ve kentli' diye tanimlanan anlatimiyla Buket Uzuner, bu kitabinda 'gülmek ve düslemek' eylemlerini ciddiye almamizi öneriyor. Günes Yi..
Sırtına çantasını atıp, cebinde pasaportu, bir tren bileti (Interrail) öğrenci harçlığıyla yabancı ülkeleri tek başına gezmek hangi gencin hayallerini süslememiştir?Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları, Buket Uzuner'in üç kitabının kuzeyinde Norveç, İsveç, Finlandiya, A.B.D., Cezayir, Danimarka ve R..
21. yüzyılın kültür ve sanat başkenti New York, modern dünyanın güzel ve çirkin bütün yüzlerini taşır. Amerikalılar’ın bile kendilerini yabancı hissettiği ‘New York Cumhuriyeti’nde bu nedenle hiç kimse yabancılık çekmez. 24 saat eksilmeyen umut mavisi ve zehir yeşili enerjisiyle İstanbul’a benzeyen ..
Çanakkale 2000 Çanakkale Savaslari’nda ölen büyük dedesinin kayip mezarini aramak için Gelibolu’ya gelen Yeni Zelandali genç bir kadin ve Çanakkale Milli Parki’nda bastonuyla dolasan Türk Nine’nin akillara durgunluk veren seksen bes yillik sirri...Çanakkale 1915 Osmanli tegmeni Ali Osman Bey ile Anz..
Bütün Çocuklar, bir kez olsun, anne ve babalarini cezalandirmak için ölmeyi düsünmüstür mutlaka.Ve nedense hep aglamislardir düsün sonunda.Belki bu öykü de bir cezalandirmaAglama?Bunlari oku. denize karsi bir sigara yak. tek sekerli, demli bir çay koy masaya, çok neseli bir müzik çalsin mutlaka, kap..
Bu kitapta doksanlı yıllardan itibaren İstanbul taksilerinde yaşadıklarımdan bir demet sundum okurlarıma. Turistleri, savunmasız yaşlıları, özellikle de yaşlı kadınları hedef alan taksici eziyetine sık maruz kalmış biri olarak yazdıklarımın çok kişinin yüreğine dokunacağına inanıyorum. Amacım, İstan..
Yaşadığımız her “an” geçmişe mühürleniverir. Yolun başındayken anılarımızdan çok düşlerimiz vardır oysa. Bazen düşler de yol kazalarına uğrar... Kayıplar arttıkça yüzleşilmesi gereken şeyler de çoğalır. Ölümlerin, kayıpların gölge düşürdüğü ama asla silip yok edemediği kıymetli izleri takip ediyor Y..
İstanbul İstanbul ’da Orhan Kemal’in sekiz öykü kitabındanseçilmiş, İstanbul temalı otuz dört öykü yer alıyor. Küçük insanların yaşam mücadelesi, ekmek kavgası öykülerin odak noktası. Orhan Kemal’in gözünden bir İstanbul panoraması…“İstanbul birtakım suluboya resimlerden ibaret değildir. İstanbul, İ..
“İstediği her şeyi büyük bir tutkuyla istiyordu: Bir lambayı, oynak bir şarkıyla dans etmeyi, beni, bir şeftaliyi, sevişmeyi, lezzetli bir yemeği... Ama tutkuyla istediği her şeyden o tutku kadar güçlü bir aldırmazlıkla vazgeçebileceğini de hissediyordum. Her şeyi isteme hakkına, her şeyden vazgeçme..
“BURCU: Pişmanlıklarınızı çok düşündünüz mü hastanede?SELİM: Düşünmeden pişmanlıklar gelip tokat attılar. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Hâlâ da öyle. Tam uykuya dalarken veya uyanınca, televizyona bakarken... Ama değiştiremiyor insan hiçbir şeyi.”Kaygılar ortasında yaşama tutunmaya çalışan bir anla..
gençlik bir gökkaldıran portakalıdalıp gidip turuncusunayollar dürerdin aşkla sen bir zamanakdenizden ığdır ovasına değinkarlı dağ titreyişi sıcaktasarıp sarmalardı kar çiçeği sözcüklerini seninsevdiklerinin yaşlılığına da erdingökte güneş kararmış portakalölüm mü o yaklaşansanırsın dizlerinin dibin..
Çağdaş İspanyol edebiyatının en önemli kalemleri arasında gösterilen Javier Cercas, ona dünya çapında ün kazandıran Salamina Askerleri’nden on beş yıl sonra, Karanlıkların Hükümdarı’yla bir kez daha İspanya İç Savaşı’nı edebiyata taşıdı. Yazar olmaya karar verdiğinden beri planladığı bu roman, Cerca..
“Bu çalışmamızı, bize yemek zevkleri ve damak tatlarını miras bırakan aile büyüklerimizin yanı sıra başta ünlü yazar, döneminin sayılı yemekseverlerinden ve hepsi de birer şaheser olan anı kitaplarını tekrar tekrar okumaktan bıkmadığımız üstat Refik Halit Karayve onun izinden giden, yemek olayını sa..
Jean Giono’nun, dünya çapında ses getirmiş, tartışmalar yaratmış Ağaç Diken Adam’ı, yaşamının son otuz yılını, yüzlerce hektarlık çorak bir alanı tek başına yeniden ağaçlandırmaya adayan ve bunu başaran olağanüstü bir karakterin hikâyesi. Doğanın, insan emeğini nasıl da fazlasıyla ödüllendirdiğini g..
“Gülüyor. Julia her zaman tehlikeye güler. Şırıngası varken hiçbir şey onu korkutamaz. Korktuğu zamanları neredeyse unuttu.”Anna Kavan, Julia ve Bazuka’da yer alan, ilk bakışta birbirinden bağımsız görünen ama görünmez ilmiklerle –belki de yazarının deyimiyle “kozmik ışınlar”la– birbirine dokunmuş b..
Kemal Varol, ilk romanı Jar’da 80 darbesinden sonra bir kasabanın ruhuna düşüp gelen iki ihtiyar adamı, birbirine küsen iki kardeşin karşılıklı kurulan meyhanesinde oturtuyor. Nihayete ermeyen, iç içe geçmiş, ihtimal ki bir sırra dönüşmüş, bu sırrın peşi sıra akıp giden hikayeler eşliğinde, o iki ad..
Brian Dillon, çağdaş sanatta ve kültür teorisinde harabeler, ünlü hastalık hastaları ve kent hafızası üzerine kitapları olan, kendi hayatından yola çıkarak, kayıplar ve kalanlar üzerine yazdığı In the Dark Room kitabıyla da ödüle kavuşmuş bir yazar, Cabinet dergisinin editörü ve bir akademisyen.Bria..
"Üç sayfayı doldurduk galiba. Bana kalırsa daha da yazarım. Yağmurlu Fatih gecelerini. Beyazıt'ta bir lokantada içilen biraları. Yolları ve anıları. Eski zaman aşklarını. Dostumuz Faik Baysal acaba yine sigara dumanlarıyla ılıklaşmış gürültülü kahvelerde, mermer bir masada demli çaylar ve askıda yav..
Bilinç Tene Kuşanınca, yazarlığı ve insan hakları için verdiği mücadeleyle bellekte duran Susan Sontag’ın 1964-80 yılları arasında, otuzlu-kırklı yaşları boyunca tuttuğu günlükleri içeriyor. Sontag’ın ölümünden sonra bu metinleri yayına hazırlayan oğlu David Reiff “Bu cildin –özellikle annemin eğiti..
“Handan orada bütün kadınların özeti gibi oturuyordu, daha doğrusu ben onun üzerinden oluşturduğum imgeye kadınlarda aradığım ne varsa yüklemiştim.”Brüksel bitpazarında bir tezgâhta, üzerinde saksı izi olan, cilasız, eski bir sehpa. Gazeteci Murat Bora’nın hayatı, satın aldığı bu mobilyanın Abülhami..
Yeniden Doğan, Susan Sontag’ın 1947-1963 yılları arasında tuttuğu günlükleri içeriyor. Susan Sontag Berkeley, Harvard ve Oxford’da başarılı bir eğitim hayatının ardından akademik dünyayı ardında bıraktı. Bunun yerine deneme ve romanlar yazdı, kuramcı, eleştirmen, insan hakları savunucusu olarak hakl..
Sahipsiz Şeyler’de olaylar, birbirlerinin tamamlayıcı ve yaralayıcı rolüyle ilerliyor. Kim ne kadar masum ve masumiyet kimi ne kadar ilgilendiriyor? Kötülüğün ve cezanın örselenmiş karakterler üzerinden tartışıldığı öykülerde Gökhan Bakar, katmanlarını karanlık dehlizlere, herkesin gözü önüne inşa e..
“Bir kadının aşkı uğruna, istikbalimi, hayatımı, inançlarımı bir kenara koydum ve bir kez bile pişmanlık duymadım bundan. Bu utanç, bu aşk ve bu inatçı halimle bu çöldeyim ben de. Ariflerden biri, ‘İnsan eksik doğar, eksilerek büyür, ölünce tamamlanır,’ derdi. Eksik doğdum, eksilerek büyüdüm, âşık o..
Paris 14. bölge, Rémy-Dumoncel Sokağı. Üçüncü Bahar adında bembeyaz bir huzurevi. Avlunun ortasında yalnız bir ağaç. Anılara dönük karanlık yüzü ve delici bakışlarıyla huzurevinin bir sakini: Samuel Beckett. İki dilin iç içe geçtiği hatıralar, savaşın ve şahit olunmuş ölümlerle dolu bir bellek, akra..
Ateş Denizi, 1933 Üniversite Reformu’nda kadro dışı bırakılmış, içine düştüğü derin bunalımdan hayran olduğu Tanburi Cemil Bey’in biyografisini yazarak kurtulmaya çalışan genç bir Darülfünun hocasının bütünüyle yazar tarafından kurgulanan evrakından ve hatıra defterlerinden hareketle yazıldı.1930’la..
Türk Edebiyatı’nın usta ismi Mario Levi, yedi kitaplık İstanbul serisi Gördüklerimiz Göremediklerimiz’in üçüncü kitabı O Pazartesi’de okuru Eminönü’ne davet ediyor. Tarihî esnaf lokantalarından çarşılara, tatlıcılardan kahvecilere, balıkçılardan mezecilere, kumaşçılardan parfümcülere, bugünün gözü..
“Oturdum. Ne yazayım diye düşünmeye başladım. Acaba hikâye mi yazsam? Hikâyede konunun pek o kadar mühim olmadığını söyleyenler de çıktı. Ama ne olursa olsun, bir vaka lazım. O vakanın bir başı, bir sonu olması lazım. Üstelik vaka da alışılmış, bıkılmış vakalardan olmamalı. Küçük burjuvanın hayatını..
Denize Doğru’da aile parçaları, kırıklar sadelik maharetiyle ayıklanıyor. Tasnif yönteminin odağında vicdan ve merhamet serili. Nazlı Kırcı anlatıcı olarak taraf tutmuyor, bir gözlemevinden bakıyor kahramanlarına; kahramanlarının neden sustuklarını, beyhude konuşma çabalarına giriştiklerini biliyor...
“Gerçek, iki çocuk arasındaki en kısa doğrudur.”Dilsiz Kuğular Zamanı, iyi ve güzel olanı önceden sonraya iletmek için yazılmış bir devir romanı. Ali ile Ayşe’nin 1980’deki dünyasından bugüne uçan dilsiz kuğuların kanatlarında bir bilgi, bir hatıra var.Yaşamaya devam edebilmek için bizden çalınan gü..
At Kafası, çağdaş İran edebiyatı yazarlarından Cafer Modarres Sadeghi’nin en çok ilgi gören, İngilizceye de çevrilen yapıtlarından biri. Bir parkta tanışan Kesra ile Cihan aynı coğrafyanın bambaşka insanlarıdır ama bu konuşmalarına, birbirlerini sevmelerine engel değildir elbette. İran’da bir okulda..
Huşeng Golşiri’nin Şehzade İhticab’ı, 1920’lerin İranı’nda, bir taşra kasabasında, virane bir evde yaşamını sürdüren devrik bir şehzadenin yaşamını konu alır.Şehzade İhticab veremden ölmek üzeredir. Atalarının ihtişamlı geçmişi, eski günlerin görkemi ve puslu hatıralarında teselli arar. Hatıraların ..