Bir Kaç Tuhaf Gün kitap özeti“Soğukkanlı fakat bitkin bakışlar var gözlerimde. Kurbanlarımın izini sürmek beni yorgun düşürüyor. Azabımı şiddetlendiriyor aynadaki suretim; taşıdığım ruh, yüzümdeki solgun ifadeden tiksiniyor. Başımı çeviriyorum, halıda küçük bir hareketlilik; usul usul yaklaşıyorum. ..
Gerçek sanat daima uzunlamasına veya dikinedir; ufki ve dünyevi değildir. Büyük bir kişi şöyle demiştir: "İnsan bir kilise ya da camide durduğu zaman, alemin merkezinde durduğunu hisseder. Yani bütün alemi yukarıda görür. Gayri dini bir kilise ve camide durursa, alemin merkezinde olmadığını, mesela ..
Biz morali bozuk dediğimizde keyfi yerinde olmayan bir insanı algılarız. Ama İngilizce'de morali bozuk demek ahlaksız demek olabilir. Demek ki kültürler arasında kelimeler yer değiştirirken bir miktar anlam kaybı veya değişikliğine uğrayabiliyor. Buna benzer şekilde mesela etik kelimesi var dilimize..
Ey Oğlum…*Devletler yok oldu, sultanlar öldü, medeniyetler silindi. Geriye kalan ilim ve onun ehli oldu, sen de onlardan ol.*Sağ salim ol. Fayda veremediğin zaman zarar verme. İyileştiremiyorsan bozma. Yapamıyorsan yıkma.*Sakın ha Allah’a kimseyi ortak koşma. Zira şirk büyük bir zulümdür. İnsanın ya..
Güneş yaklaştıkça çirkinleşiyordu. Sakız ağaçlarından mastik toplamak için sıcak bir gündü. Genç kızlar ve kadınlar gölgeliklerde, denizin içinde eğleşip serinliğin inmesini bekliyorlardı. Serinde mastikler toplanacak, kuruyunca yara merhemleri, bakım kremleri yapılacak, muhallebiye kurabiyeye dondu..
Lâle Devri'nde Nedîm'in âşinâ olduğu havuzlarda ya da Hâşim'in hayâl havuzunda ağzından adeta ölümsüzlük suyu akıtan yılan çeşmeler var mıydı bilmem ama yıllar sonra terk ettiğim şehre geri döndüğümde, evimizin bahçesindeki yüzeyi yaprak- larla örtülmüş yaşlı havuzumuzun yılan başlı fıskiyesinden ar..
Hayran oldum çünkü dertsiz kalmadım hiç, Geldim ki dertsiz bırakma beni hayran oldum çünkü bütün parçalar birleştiğinde aynı nefes parça parça her birimizde aynı nefes alnımı sıvazlayarak bağırıyorum aynı nefes hayran oldum çünkü ne cennet ne dûzah şulesi düştü gönlüme, didar için iki cihan unuttum...
Birine beni tarif etmeye niyetlendiklerinde kimsenin aklına kumral saçlarım, uzun boyum, ela gözlerim gelmez, başka söyle- necek bir tarafım yokmuş gibi herkes illa bu siyah noktadan anlatmaya başlardı. Dinleyenin aklında da çoğu kez sadece ben kalırdı. Bu alametifarika girdiğim her ortamda hatta hi..
İnsan, tamiri daha sonra imkânsız virajlar alıyor yanılgılarla. Başı dönüyor. Yalpa yapıyor. Öylece yürüyor uzun süre. Ayakları sürçüyor. Ardında perişan zikzaklar bırakıyor. Bu izleri silmek mümkün mü peki? Takvimden yırttığımız yaprakları gerisin geri yerine yapıştırmanın ne anlamı olabilir ki? Ya..
Yemeklere dokunmadan, sofrayla birlikte bizi de oturduğumuz yerden kaldırsınlar diye bekliyordum. Çatal kaşık sesleri, yudumlanan çaylar hepsi birer arı vızıltısına dönüşerek çınlıyordu kulaklarımda. Arada kadınla göz göze geliyorduk ama o, yüzüm saydamlaşmış gibi başımın gerisinden bahçeye bakıyord..
Dil araştırmalarında en az ölçünlü dil kadar ağızlarda kullanılan söz varlığı da önemli bir kaynak malzemesidir. Bu çalış- ma Türkiye Türkçesi Ağızları’nın söz varlığını ters dizim şeklinde sunan ilk sözlüktür. Türk diline önemli bir armağan olan Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, Dr. Ali Cin..
"... Puisque cela est ainsi, nous devons connaître le Saint Coran.Pour connaître le Coran, nous avons besoin d’une réponse claire et compréhensible à la question : « Qu’est-ce que le Coran ?» dans le cadre de la recherche de sens menée par l’être humain.Comment est-ce que le Coran peut donner une ré..
Tüylerimiz diken diken oldu, içimizden bir kuş çıkıp uçacakmış gibi ruhumuz şahlandı. Ziya, mehter takımının düğün müddetince (elli altı gün) çalacağını söyledi. Atmeydanı’nda, mehter, ince saz, köçekçe takımı gibi musiki topluluklarının sesinin hiç kesilmeyeceğini de ilave etti. Ben ne yalan söyley..
At kişnemesi yeşerirçürür havlamalarher tan vaktiçocukluğum uyanırkopar halatı kahkahanıngece yalınayakbir yaprak düşerdiyen Kamil Remzi Cin, yalnız olan insanı tabiatınkucağına itiyor. Tabiatın aynasında kendini göreninsan ya unutacaktır yalnızlığını ya da boyun eğecektironun büyüsüne.Ürün Adı: Zif..
Aradan çok geçmedi, birkaç gün sonra bastonu gömdüğümüz yerden yeşil bir sürgün fışkırdığını gördük hayretle. Bir iki derken sürgün, küçük bir ağaca dönüştü. Serviye benziyordu. Daha sonra duyduk ki o servinin yanından geçenler fırtınalı havalarda tok sesli dedelerin, Kafdağı’nın ardında yaşayan dev..
Üzüm Bağında Serenat ilk şiir kitabı olmanın çokötesinde. Gücünü yalınlıktan alan şiirler, aynı güçlederinleşirken okurunu da peşinden sürüklemeyibaşarıyor. Gönüllü bir boyun eğişin şiirleridir MeryemKılıçın eseri.dar sulardan kıyılara benbereketli bedenler taşırım uzun uzunsularda yırtık meyve kabu..
Dört Adem çok katmanlı anlatım yapısı ve insan hikayelerine dayanan gerçekçi kurgusuyla son yıllarda Türk Edebiyatında görmeyi neredeyse unuttuğumuz görkemli romanlara dönüşü müjdeleyen önemli bir eser. Bildiğimiz ve tanıdığımız sokaklarda dolaşan bildiğimiz ama tanımadığımız insanların birbirine do..
Ömer Lekesiz, Hasan Aycın Çizgilerinden Örneklerle Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj’ında çizgi sanatının ve çizgi dilinin özgünlüğünden yola çıkarak Hasan Aycın’ın çizgilerini merkeze alıp çizgi dilini, çizgilerdeki imge ve simgeleri okuma gayretini, kuramsal bir çerçeveye ve ilgili örneklere tâbi olara..
Edebiyatı salt şiir, hikâye, roman gibi türlerden ibaret saymak; onun ilmî yönünü boşa düşürmek, diğer bilim ve disiplinlerle olan ilişkisini yok saymak, en önemlisi de edebiyatın insan üzerindeki etkisini yakalayamamak olacaktır. Özellikle felsefe, psikoloji, tarih, sosyoloji gibi alanlarla olan il..
Hızlı bir aşınma var, her şey kısa sürede hayatımızdaki anlamını, yerini yitiriyor. Eskidiğini düşündüğümüz, gördüğümüz şeylerin aslında değerinden kaybettiği bir şey yok. Bizim gözümüzde ve gönlümüzde olup bitiyor her şey. Bu durum, modern insanın acı gerçeğidir…Aydın, sanatçı, toplumsal her durumd..
Aslında kibarlardan korkulur, güler yüzlülerden de. Nerede bir fazlalık varsa orası ürpertir içimi. Fazlalığın iyilikte olması önemli değil. Zira abartının altında başkalarının görmesinden korkulan şeyler gizlenir. Tanıdığımız o çok kibar insanları tribünlerde izleyelim: Geriye düştükleri, kaybettik..
Vakt ü zamanında Âlem-i Misal’e pek meraklı Eyyam nam bir sahaf varmış. Bir gece rüyâsında envai huruf görerek bir kehânet yazmış. Bunu da şeyhine arz eylemiş. Ol pîr-i menam gördüğü rüyâsı sebebi ile âmâ olduğu zannına kapılan Asım nam aktarı ve Âlem-i Hayal’i temâşâ etmeyi pek seven Mestur nam çır..
Kötü görünüyordu. Seneler öncesindeki o dinç, o güzel yüz çökmüş, donuk bir hâl almıştı. Yatağının karşısındaki sandalyeye oturdum. Başımı kaldırıp bir müddet seyrettim onu. Sonunda yüzünü çevirip baktı. Konuyu açmasını istemediğim halde, yedi yıl öncesine gidip yıllardır duyduğu pişmanlıktan bahset..
Kara örtü gözlerimi kapatmadan önce, Siyah’ın masa başındaki kâğıtları öfkeyle incelediğini gördüm. Sonrası karanlık. Odanın kapısını kilitleyip çıktılar. Eli kolu bağlı vaziyette kaç gün bekledim bilmiyorum. Arkamda ayak sesleri. Fısıltılar. Kahramanlarımın tutsağıydım. Bir gün kalemimi ele geçirec..
Dünya yüzeyinde mazlum kanının akmasına sessiz kalamayan, taş’kın bir ırmak gibi çağlayan şair. Sözünü kınından çekiyor, en azından bir şey söyleyebilmiş olmak; sözle, elle, dille bir şeyleri değiştirmek için. Dön de bak kan neler yapıyor?Nasıl tutuyor sabrın sicil kaydını?Mirasyedi benlikler çözeb..
Hoca Adapazarı’nda bulunduğu günlerde, şehrin girişinde bulunan TEK Misafirhanesi’nde kalırdı. Misafirhanenin lobisinde hocamız ve katılan arkadaşlarla haftada bir iki gün, akşamları üç-dört saat sohbet etme imkânımız oldu. Bu sohbetler “İstanbullu Hoca”nın tek partili dönemde geçen çocukluk ve genç..
Insan bir gün virgülü kaybetti. Virgül olmayınca noktalı virgül de yok oldu. Basit cümlelerle meramını anlatmakta zorlan- dı; istek ve tercihlerini söyleyemedi. Sonra noktayı da kaybetti insan. O zaman cümleler birbirine karıştı. Anlamsız ve sığ sözcüklerle duygularını ifade etmekte âciz kaldı. Insa..