Bir kadın, kalabalığın içinden bir ok gibi fırlayıp gelecek, tanıdık mı diye yüzüne bakacağım ama değil. İnce, narin parmakları başımı kavrayacak, kaldırıp dizlerine koyacak. Elindeki plastik şişeden su içirmeye çalışacak ama bütün uğraşları nafile. Su boğazımdan aşağı inmeyecek. Siyah saçları yüzüm..
Kitaplardan başka bir yerde nefes alıp veremediğimiz zamanlar vardır, pencerelerin de bizi açamadığı. Gökle yer arasındaki mesafe o kadar daralmıştır ki çok geçmeden yaşadığımız dünyaya ait olmadığımız duygusu his olmaktan çıkıp yeryüzünün bütün koridorlarını çınlatan bir çığlığa dönüşür: “Ben buray..
İmâm-ı Âzam bir rüyasında Hz. Peygamber’in (sav) Ravza-i Mutahhara’sında kabrini açarak birbirinden ayrılmış olan mübarek kemiklerini toplayıp kucakladığını gördü. Uyandığında dehşete kapılıp çok etkilendi, hatta dinden çıkacağından korktu. Hemen bir arkadaşını bu rüyayı tabir etmesi için Basra’daki..
Ünlü bir fizik hocası yazdığı kitabın ön sözünde şöyle der:“Fizikçiler bildiklerini sandıkları konuların sadece yarısını bilirler. Ancak bunun hangi yarısı olduğu konusunda şüpheleri vardır.”Bu sözde biraz mizah, biraz özeleştiri ve çokça da gerçeğin izleri seziliyor. Çünkü fizikçiler çevremizde mil..
İçimize çekiliyoruz. Ne tarafa dönsek kemiklerimiz bedenlerimize batıyor. Kıpırdayamıyoruz bile. Güneş batmak üzere. Ceset gibi bir odada oturuyoruz. Sert, kalın tahtalardan sandalyeler. Demirden kapı. Gittikçe büyüyen, yükselen, sevimsizleşen gri duvarlar. Kat kat yağlı boyayla boyanmış duvarların ..
İnsan sözüne benzemez şiir. “Bir başka lügat tekellüm ettim,” demesi boşuna değildir Şeyh Galib’in. Bir başka dil konuşmaktır şiir, meleksi bir dil. Şair ve okuru arasında yazılmamış bir sözleşme vardır; şair okuruna şiirinden ne anladığını, okur da şairden şiiriyle ne söylemek istediğini sormayaca..
Yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler, çocuklar hatta kundaklarına sarılı bebeklerden oluşuyordu bu esrarengiz topluluk. Hiçbiriyle göz teması kurmadan yanlarından geçiyordum ama birilerini tanıyor muyum diye bakmaya çalışıyordum ara sıra. Reşat Ağabey’e dönüp neden toplandı bu insanlar, diye sordum..
buğday tarlalarında diz boyu balçık koştukça dökülüyor cebimdeki kum saati işlemiyor deniz fenerlerinin burada yalnızım, kimse geçmiyor yarım ağızla söylediğim bu türkü takılıyor buğday başaklarına dökülüyor buğday başaklarından -kan- Ürün Adı: Yarım Ağız TürküÜrün Kodu: 9786258062335Yazar: Ali Sey..
Küçükken her yaz gittiğimiz tatillerde, babamın kiraladığı pansiyona vardığımız zaman abim ve ablam, henüz valizler bile açılmadan üzerlerindeki kıyafetlere aldırmaz, plajın yolunu tutarlardı. Babam, bu ani kayboluşlarından her seferinde tedirgin olur, annemin sözleriyle ancak sakinleşirdi. Bense fı..
buğday tarlalarında diz boyu balçık koştukça dökülüyor cebimdeki kum saati işlemiyor deniz fenerlerinin burada yalnızım, kimse geçmiyor yarım ağızla söylediğim bu türkü takılıyor buğday başaklarına dökülüyor buğday başaklarından -kan- Ürün Adı: Ceplerim Deli DoluÜrün Kodu: 9786258062359Yazar: Musta..
Kısa bir süre içinde her şeyi öğrenmiş olacaksın. Biraz sabırlı ol. Zor bir vazifeyle karşı karşıyasın. Emanet, binlerce yıldır gücün ve iktidarın peşinde koşanların erişememesi için emin olanlara aktarılır. Sen de bu eminlik zincirinin bir halkası olmayı daha ruhlar âleminde seçtin ve kutsal kapı b..
“Bu bir efsane değil,” diye devam etti kadın beton sesiyle. “İtbaraklar, civarda yaşayan bir kavimdi eskiden. Vikinglerden bile daha zalim bir topluluk.” Mümin, ürkek bir sesle araya girme cüretinde bulundu. “Şu efsanelerde adı geçen köpek başlı insanlar mı?” “Efsane olmadığını söylemiştim,” dedi..
Hemen heykeli götürüp kucağına bıraktım. – Bakın doktor, bunlar size absürt geliyor olabilir. Lütfen dünyayı sadece algıladığınız kadarıyla yorumlamayı bırakın! Bu sistemin bütününe hakaret olur. Benim gibi bir sürü insan var bu evrende ve âlemler içinde âlemler var. – Kesin şu abuk sabuk lafları! ..
annem ütülüyor her sabahkırışan gömleğini ve yüzünü babamınsen her sabah şehri yeniden kuşatıyorsunpay ederek damlara aydınlığısabah haberleri, artan fiyatlarhüzünlü görüntüsü dumansız bacalarınkuşlara zam gelmişsen her sabah yeni bir şehir yaratıyorsun sesinlebir şehir savaştan uzakbir şehir sisli ..
şunu demek istiyorum; köşelerde omuzlara yüklediğinizgürültüyle ve heyecanla ağızlarda marşlargümüşten ordular katı ve kararlıtakas ederken düşünüyorumgözlerinizde mevsim nasıl değişiyor birdenbenim de keyfimi kaçırıyor ölümplanlarınızuzaktan sizi izliyorumsizin de kaçırıyor elbetteseçimi nasıl yapt..
Ah o çiçeklerin başını döndüren nefes Sızılarıyla köklerin gökleştiği dirilik Suya uzanmış dudaklar gibi dip ve eski Aynalardır benim o şimdi yabancı gelen yapraklarım Aynalardı fakat siz ne yaptınız bana, yapmayacaktınız Ey çarşılar aldınız beni Ben yalnız bir ağaçtım çıkmazdı sesim Şimdi sesimin ç..
İlim insanlarını ve insanı, sırf hayattayken sevmek ve sevdiğini sürdürmek ülküsüyle görgülenmeye ve nihayet kültürlenmeye küçük bir hizmette bulunabilmeyi gaye edinen Çay Saati Sohbeti’ni büyük bir vazife ve hizmet olarak görmelidir. Çünkü yegâne maksadı, öğrencilerimizin ilim insanı hocalarını hay..
Nisan hayal kurmayı çok seviyor. Çünkü biliyor ki hayaller, çok istersek ve çok çalışırsak bir gün gerçek olur. Nisan’ın canı hiç sıkılmıyor. Hemen bir şeyler yapmaya, yaparken de hayal kurmaya başlıyor. Sonrası mı; Yemek Perisi geliyor, yeşil saçlı Orman Prensesi flüt çalıyor ya da çikolata ve oyun..
sonra yine kendime: nesneler süslerken evleri ve ben Tanrı’dan sakınırken kendimi hiç bu kadar cesur değildim kaybettiğinde sesler yankısını binlerce çatlak oluşurken duvarlarda ve nesneler terk ettiğinde yüzümü o zaman, bağışlayacak mısın Tanrı’m beniÜrün Adı: Peronda GeceÜrün Kodu: 9786258062..
Uma Gelin, toprak damı cadının başına yıkacak kadar güçlenmiş, gücünü göstermeyecek kadar da akıllanmıştı. Hem artık çevire çevire yufka yapmayı, kirmen eğirip şelek çekmeyi, düven sürüp dibek taşında çorbalık yapmayı öğrendiği yetmez gibi bunları eski köyünden tanıdığı becerilerle harmanlamayı da b..
En üst çekmecede bulduğumuz ıvır zıvırı ne yapacağımızı bilemedik. Atsak bir türlü atmasak bir türlü. Poşetlere koyup tavan arasına kaldırdık. Eğer döndüğünde yokluklarını fark ederse o görmeden gidip getirecek, işte buldum, diyecektim. Bir alt çekmeceden küflenmiş ekmek parçaları, küçük şekerler ve..
Bir gün gökyüzüne hiç bakmadan ölecekti Orhan. Kalabalık bir yerde, kimsesiz, bıkkın… Belki biraz mutlu olurdu ölünce. Bitmesine sevinirdi belki, bilemeyiz. Gerçi Orhan, aklına gelen bir düşünceyle diğeri çelişmeseydi eğer, gökyüzüne bakmadan ölmeyi kesin bilirdi. Ama bunca zamandır sıkıca tutunduğu..
Cam güzeli Limon. Öğrendiğim ilk çiçek isimlerinden biri camgüzelidir. Annemden öğrendiğim bir isim bu. Annemin kendine özgü kelimeleri vardı. Çiçekleri vardı. Onlarla o özel kelimelerle konuşurdu. Limon’u evin önünden geçenlerden camgüzeli zannedenler çoktur. Camgüzeli gibi durur çünkü Limon pencer..
Belki de yaşanmadı bunlar. Uydurmayı çok seven bir hikâyeci tarafından düzüldü. Geyik de mi hayalin parçasıydı? Hayır; boynuzları olan, kısa kuyruğu ve çekik gözleriyle gerçek bir geyikti o. Diğer canlılar gibi doğdu, beslendi ve öldü. Ormandan başka dünya görmeden öldü. Bazen düşünüyorum, acaba hay..
Kara kara ne olduğunu anlamaya çalışırken benim sağ tarafımdan kıllı bir el kucağımda duran tabaktaki son kurabiyeye doğru uzanıp aldı. Ben de kıllı kolun geldiği yöne doğru eğildim. Korkudan, “İmdaaat!” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Sonra ne mi oldu? Dünyanın bana göre en sevimli, yaramaz, simsiya..
Doğrandıkça Artan Ekmek, gözde şairlerin gözde şiir metinleri eşliğinde özün akışı için bir nevi ark açmak, okurun gözlerinde karıncalanan anlamı “gelmeye bırakmak” gayretidir. Metinlerin yüzünde sessiz bir silüet halinde gözüken bu gayret ve faaliyetin, bazen metinlerin çokyüzlü atmosferinde seyret..
Babam öldü. Hatırlamadığım bir günde, hatırlamadığım bir ayda, hatırlamadığım bir mevsimde, tam saatinde öldü. Annem gittikçe büyüyen, unutan, titreyen bir kambur oldu; babam sessizce yalvaran, sürünen bir ölü. Öldükten sonra ilk kez aynaya bakarken gördüm onu; çökmüş alınlı, fırlak gözlü, kapkara o..
Batılı sanat nazariyelerinin cazibesine kapılarak, onlar sayesinde bir yeteneksizliğin içinden ısrarla bir yeterliliğe ulaşma yanılgımızın inancımızla şekillenen (apriori şekillenmesi gereken) zihniyetimizle ne denli bağdaşıp bağdaşmadığını yeniden sorgulamak zorundayız.Bu konuda asıl (öz) zihniyeti..
Türkler uzun ve çetin savaşlardan sonra yaklaşık dört asır boyunca Balkanlar’da hakim bir güç olarak bulunmuştur. Bu savaşlar genellikle Türklerle Balkan halkı arasında değil, Balkan halkına hamilik eden Avrupalılarla Türkler arasında cereyan etmiştir, demek daha doğru olur. Osmanlı muhalifi tarihçi..
Âdem bir başlangıç, güneşinin hiç batmayacağı Nebevi medeniyetin ilk temsilcisi. Serüveni kulaktan kulağa, ağızdan ağıza kutlu bir ezgi olup yayılacak. Bunun için çok şey yapması gerekiyor Âdem’in, çok şeyi bulması, görmesi, göstermesi, başlatması, nakletmesi, işaretlemesi gerekiyor.Güzel hikâye anl..
Âdem bir başlangıç, güneşinin hiç batmayacağı Nebevi medeniyetin ilk temsilcisi. Serüveni kulaktan kulağa, ağızdan ağıza kutlu bir ezgi olup yayılacak. Bunun için çok şey yapması gerekiyor Âdem’in, çok şeyi bulması, görmesi, göstermesi, başlatması, nakletmesi, işaretlemesi gerekiyor.Güzel hikâye anl..
“Sabah kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya girdiğimde leğendeki çamaşırlar bana baktılar. Ben de onlara baktım. Görmezden geldik birbirimizi. Çıktım yanlarından. Balkona geçtim. Gömlek kurumuştu. Ütüledim bir güzel, üstüme geçirdikten sonra baktım aynaya olmuş. Oturdum, küçük bir kahvaltı. Hazırlanıp..